Şeytan | Konular | Kitaplar

Mevlana'dan Kıssalar (MUAVİYE İLE ŞEYTAN)

Halkın gelip gitmesinden yorulan Muaviye köşkünün kapısını içeriden kilitleyerek uykuya daldı. Ansızın birisi uyandırdı kendisini ama , gözlerini açınca sır oldu , ortadan kayboldu. Kendi kendine :

-Köşke kimse giremez. Bu küstahlıkta , bu cürette bulunan kim acaba? diyerek söylenirken etrafa bakınmaya başladı. Kapı ardında yüzünü perde ile örtmüş bir herif gördü , sordu :

-Hey sen kimsin ?.. Adın nedir?…

Adam :

-Adım , açıkça söyleyeyim ki ; İblisi Şaki’dir , dedi.

Muaviye :

-Yalan konuşma , doğruyu söyle ; beni niçin uyandırdın?.

Şeytan :

-Namaz vakti gelmişti. Hemen mescide koşman gerek. Mustafa ne diyor :”Acele edin , ibadetleri vaktini geçirmeden yapın!…”

Muaviye :

-Hayır , hayır senin böyle bir maksadın olamaz. Bir hayra vesile olmana imkan var mı?… Hırsıza nasıl inanabilirim ?…

Şeytan :

-Niçin şaşırıyorsun , dedi. Biz evvelden melek değilmiydik?… İlk sevgi unutulur mu , ilk sanat gönülden çıkar mı ?… Biz de bu şarabın sarhoşlarından , bu kapının âşıklarındandık!… Varlığımız O’nun Fazl ve İhsanından değil midir?… Beşiğimi kim salladı , kim yetiştirdi beni?… Ayrılık bile , vuslatın kadrini bilmek içindir!…

Muaviye :

-Doğru , ama bunlardan senin payın eksiktir. Sen benim gibi yüz binlerce kişinin yolunu vurdun. Hem ateşle neft olasın , hem de yakmayasın , imkan var mı?… Sana bütün hırsızların üstadı demişler , işte lanet budur. Hilelerin saymakla bitmez ; Nuh’un kavmi senin hilenden feryada düşmüştür … Ad kavmine rüzgarı sen yolladın … Lût kavminin başına taş yağmasına sen sebep oldun… Nemrut’un beyni senin yüzünden döküldü … Firavun’un aklının körleşmesi , Ebuleheb’in de, Ebucehil’in de düştüğü haller senin yüzünden değil mi?… Bunlardan ancak Allah’ın sakladıkları kurtulmuştur.

Şeytan :

-Böyle düşünme. Ben mihenk taşıyım. Hak beni ; halisle kalpı ayırmak için yarattı. Söyle , sahte olanın yüzünü ne zaman kararttım?… Kurt ceylandan bir yavru doğursa , onun cinsinden şüphe edilir. Önüne kemik ve ot koy , hangisine çabuk giderse o cinstendir. Kahırla lûtuf ta eş oldu , birinden hayır , diğerinden şer doğdu. Otla kemiği gösterdiğinde , tene mi , cana mı koşuyor görürsün?… Güzeli çirkin yapabilir miyim?… Rab değilim ki ben!. Hintli aynayı , adamı kara suratlı gösteriyor diye kırdı. Ayna dedi ki : “Suç benim değil ki , sen yüzümü cilalayanı , beni gammaz yapanı bul!… Güzel kim , çirkin kim olduğunu söylemem için beni doğru sözlü O yaptı!…”

Muaviye :

-Ey yol kesici!… Sen bir dolandırıcısın!… Boşuna delil getirerek beni kandırmaya çalışma. Başaramazsın. Her sözünde yüz binlerce sihir olan fitneci İblis ; doğru söyle , niçin beni uyandırdın ?…

İblis :

-Kötü zan sahibi olan kişi , ne söylense de doğruyu işitmez. Ahmakla konuşmak deliliktir. Ey ahmak kişi ; neden benim şerrimden Allah’a ağlayıp sızlanıyorsun?… Sen o aşağılık nefsinin şerrinden ağla. Sonra da suçu yokken İblis’e lanet edersin. Niçin o şeytanlığı kendinde görmezsin. Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder. Bana suç bulma, ben kötülükten de , hırstan da , kinden de usandım. Bir kere kötülük ettim hala pişmanım. Gecem gündüz olsun diye bekler dururum.

Muaviye :

-Doğruluktan başka hiç bir şey seni elimden kurtaramaz. Doğruyu söyle elimden kurtul. Hilelerinin aldatamaz beni.

İblis :

-Ey hayal kuran , düşüncelere dalan !… Doğruyu , yalanı nasıl anladın?.

Muaviye :

-Nebi sahte ile gerçeği ayırdedecek mihengi vermiştir : “Yalan , kalplerde şüphe uyandırır. Doğru ise kalplere emniyet ve neşe verir!…” buyurmuştur. Beni neden uyandıracaksın ki?… Halbuki sen uyanıklığa düşmansın. Çarmıha gerdim seni, doğruyu söyle , hile yapma. Senden hayır için uyandırmayı ummam.

İblis bunun üzerine lafı ağzında geveleyerek dedi ki :

-Ey muaviye ben seni şunun için uyandırdım ki , cemaate yetişesin de, Nebi’nin ardında namaz kılasın. Eğer namazı kaçırsan , vakit geçse idi bu cihan sana nursuz , kapkaranlık gelecekti. Bu ziyandan dolayı gözlerinden yaşlar dökecektin. Bu dert yüzlerce namaza değer. Namaz nerede , o niyazın ışığı nerede?… O teessüf , o figan , o niyaz yüzlerce namazdan üstündür. İstedim ki öyle bir ah etmeyesin , bu suretle de o yola sahip olmayasın. Ben hasetçiyim. Hasette bulundum.

Muaviye bunun üzerine dedi ki :

-İşte şimdi doğru söyledin. Sen bir örümceksin , ancak sinek tutabilirsin. Ben sinek değil , ak doğanım. Beni ancak padişah avlar. Sen beni uyandırdın ama o uyandırış uykunun ta kendisiydi. Sen beni daha iyi bir hayırdan mahrum etmek için hayra sevk ettin.

Mesnevi : 2.Cilt - Sayfa : 200 -….- 214