Şeytan | Konular | Kitaplar

Şeytan ve Nefsi Emmare İlişkisi

Nefs-i emmare, insanın nebati ve hayvani istek ve aruzlarının tamamına denir.

Nefs-i emmare, insana kötülüğü emreden ve insanın terakki ve kemale gitmesine hem engel hem de yardımcı olan en büyük düşmandır. Yardımcıdır, zira rakipsiz ve düşmansız terakki ve tekemmül edilemez. Allah insanın fıtratına koymuş olduğu istidat çekirdeklerini geliştirip büyütmek için nefsi musallat etmiştir. Nefis bu yönü ile çekirdek olan kabiliyetlerimizi ağaç yapmak için bir yardımcıdır. Aynı zamanda düşmandır. Zira insan nefsine mağlup olursa, bu kez de tedenniye gider.

Tezkiye-i nefis kavramı, nefsin genel manada kötülüklerden arındırılması ve terbiye edilmesine işaret eden birer ıstılahtır.

Mesela, nefs-i emmarede tezkiye çok ilkel ve hamdır, inbisat etmemiştir. Nefis sahibi büyük bir mücadele içindedir. Ama ilkel ve ham da olsa, fena ve tezkiye nüve olarak vardır.

Nefs-i levvamede, nefis sahibi biraz yol kat ettiği için fena ve tezkiyede nüvelikten çıkma istidadına gelmiştir. Artık nefsin bir çok kaba his ve duyguları terbiye ve tezkiye olmuştur.

Nefs-i mülhimede ise, artık fena ve tezkiye filizlenip ağaç olma kabiliyetine eriştiği için kötülük damarları ve kökleri yontulmuş, işleyemez bir hale dönüşmüştür. Bu yüzden nefis artık kötülük kaynağı değil, iyilik kaynağı rengini almıştır.

Nefs-i mutmainnede ise, fena ve tezkiye artık kökleşmiş bir sükunet halini almıştır. Kişinin kemal ve ahlakının tesis edildiği makamdır. Artık yalpalanma yoktur. Hayrın bütün köşe taşları yerine yerleşmiştir.

Nefs-i râdiyyede ise, artık Allah’a karşı tam bir teslimiyet ve tevekkül içindedir. Artık başına her ne gelse razıdır. Burada fena ve tezkiye teslimiyet ve tevekkül rengini alır.

Nefs-i mardiyyede ise, Allah artık bu nefisten razıdır. Demek bundan sonra bu makamdaki nefisten Allah’ın razı olmayacağı bir iş bir davranış çıkmaz. Burada fena ve tezkiye Allah’ın rızasının rengine bürünmüştür.

Nefs-i kâmilede ise, artık nefis tam kemale erişip arınmışlık içindedir. Nefis, her tarafı ile pak ve temizdir. Fena ve tezkiye kavramları burada ağaç olup kemaline ermiştir. Nefsi emmarede nüve olan fena ve tezkiye, burada artık koca bir çınar olmuştur.

Üstad yukarıda anlatmaya çalıştığımız hususu şu ifadeleri ile özetlemektedir:

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ - اِنَّ النَّفْسَ َلاَمَّارَةٌ بِالسُّوۤءِ

"Meâli: “Nefis daima kötü şeylere sevk eder” âyetinin, hem de اَعْدٰى عَدُوِّكَ نَفْسُكَ الَّتِى بَيْنَ جَنْبَيْكَ mânâ-yı şerifi: “Senin en zararlı düşmanın, nefsindir.” hadisinin bir nüktesidir."

"Tezkiyesiz nefs-i emmâresi bulunmak şartıyla, kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez. Eğer zâhirî sevse de samimî sevemez; belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever. Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır. Ve kusurunu nefsine almaz, belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler. Mübalâğalarla, belki yalanlarla nefsini medih ve tenzih ederek, adeta takdis eder ve derecesine göre, مَنِ اتَّخَذَ اِلٰـهَهُ هَوٰيهُ âyetinin bir tokadını yer."

"Temeddühü ve sevdirmesi ise, aksülâmelle istiskali celb eder, soğuk düşürtür. Hem amel-i uhrevîde ihlâsı kaybeder, riyâyı karıştırır. Âkıbeti görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve lezzet-i hazıraya müptelâ olan hisse ve hevâ-yı nefse mağlûp olup, yolunu şaşırmış hissin fetvâsıyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar. Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür. Adeta, ders aldığı Amme cüz’ünü birtek şekerlemeye satan havâi bir çocuk gibi, elmas kıymetinde bulunan hasenâtını, hissini okşamak için ve hevâsını memnun etmek için ve hevesini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam parçaları hükmündeki lezzetlere, enâniyetlere vesile edip, kârlı işlerde hasâret eder."(1)

Diğer yandan nefsin insanı zorladığı husus, fikri şüphe ve şeklerden ziyade, hissi aşırılıklardır. Fikri olarak insanı zorlayan ve bunaltan şeytandır. Zaten nefis şeytanın telkin ve talimatı ile hareket eden bir asker gibidir. İnsanın nefsinde şek ve şüphelerin oluşmasını temin eden şeytandır. Şeytan nefsin hocası ve rehberi hükmündedir.

Üstad Hazretleri bu manaya şu şekilde işaret ediyor:

"Hem insandaki nefis ise, şeytanı her vakit dinler. Kuvve-i şeheviye ve gadabiye ise, şeytanın desiselerine hem kabile, hem nâkile iki cihaz hükmündedir."(2)

Dipnotlar:

(1) bk. Lem'alar, Yirmi Sekizinci Lem'a, Yedinci Nükte.

(2) bk. Lem'alar, On Üçüncü Lem'a, Beşinci İşaret