Nefis Kalp ve Akıl İlişkisi

Bu makaleden önce Lanetlenmiş Ağaç, Nefs ve Kalp makalelerimizin okunması faydalı olabilir.

Gerek “Nefs” makalemizde gerekse “Lanetlenmiş Ağaç” makalemizde “Nefs”in nesnel olarak solunum sistemi olduğunu, “Nefs” kelimesinin buradan geldiğini, kötü arzu ve isteklerin kaynağının nefs/solunum sistemi olduğunu belirtmiştik.

“Kalp” makalemizde de kalbe inenin ruh/bilgi olduğunu belirtip, “İnmek” tabirinin varlık özelliği üst olan atom altından, varlık özelliği daha düşük olan nesneye/kalbe inmeyi anlattığını belirtmiştik.

Nefs/solunum sistemi, kalp ve beyin insanın zihinsel faaliyetlerinde rol oynayan üç önemli organ. Bünyemizdeki bu üçlü yapı içerisinde beyin hem bir okuma aracı hem de çalışma alanı. Beynin bu fonksiyonlarını maddeleştirecek olursak:

1.Nefsin/solunum sisteminin ürettiği kötü arzu ve istekleri okuma.

2.Kalbe inen bilgiyi aklen okuma.

3.Beynin çalışma alanı oluşu. Çeşitli kaynaklardan edinilip hafızada yer eden ham fikirler, nefsin kötü arzu isteklere insanı ısındırması ve kalbe inen bilgi… Tüm bunları analiz etmek, tahlil etmek, artıları eksileri hesaplamak faaliyeti beynin görevleridir. Beynin tefekkür, tedebbür gibi faaliyetleri ayrı bir çalışma konusu olduğundan burada onlara girmiyoruz.

Hayatın her döneminde çeşitli kaynaklardan fikirler ediniriz. Bunlar henüz üzerinde çalışılmadığından ham fikirlerdir. Nefs de kötü arzu ve istekler üretir. Nefsin ürettiği bu kötü arzu ve istekler beyin tarafından okunur. Eğer aklen çalışmaz isek nefsin bizi ısındırması ile ham fikirlerin peşinden gideriz. Nefsin kötülüğü özendiren ve insanı kötülüğe ısındıran yapısına karşılık kişi eğer ham fikirlerden kurtulmaya gayret eder ve aklen çalışır ise bu çalışmasının karşılığında, üzerinde çalıştığı konuya ilişkin bilgi kalbine iner. Biz gerçekte kalbe bilgi indiğini algılayamıyoruz ancak bu bilgiyi aklen okuyoruz.

Nefsin ürettiği kötü arzu ve isteklerin okunması ile kalbe inen bilginin aklen okunmasına ilişkin ayetlere sırasıyla bakalım (Koyu ile işaretli bölümlere dikkat edilmesi yerinde olur):

1.Nefsin ürettiği kötü arzu ve istekleri okumasına ilişkin ayetler:

Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona/nefse, şah damarından daha yakınız. (Kaf, 16)

Fısıltı, inananları kederlendirmek için ancak şeytandan gelir. Bununla birlikte o, Allah'ın izni olmadıkça inananlara hiçbir zarar veremez. Müminler sadece Allah'a güvenip dayansınlar. (Mücadile, 10)

"Nefsimi ak-pak gösteremem. Çünkü nefs, Rabbimin merhamet ettiği durumlar hariç, olanca gücüyle kötülüğü emreder. Ama Rabbim çok affedici, çok esirgeyicidir. (Yusuf, 53)

Kendilerine gelmiş hiçbir kanıt olmadan, Allah'ın ayetleri hakkında tartışıp duranlar var ya, onların göğüslerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklüğün kuruntusu vardır. Artık Allah'a sığın! O'dur Semî, O'dur Basîr. (Mümin, 56)

Göğüslerindeki düşmanlığı çekip almışızdır. Köşkler/divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır. (Hicr, 47)

Göğüslerinde düşmanlıktan ne varsa söküp atmışızdır… (Araf, 43)

De ki: "İnsanların Rabbine sığınırım! İnsanların yöneticisine, yönlendiricisine, İnsanların ilahına; Kıvrılıp kıvrılıp saklanan, sinip sinip gizlenen vesvesenin/o sinsi, o aldatıcı şeytanın şerrinden, İnsanların göğüslerine kuşkular, kuruntular sokar o; Cinlerden de insanlardan da olur o!" (Nas Suresi)

…Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. (Ali İmran, 118)

…Onlar ise sizinle karşılaştıklarında inandık derler; başbaşa kaldıklarında size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara: “Öfkenizle geberin.”Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir. (Ali İmran, 119)

O bilir gözlerin hain bakışını ve göğüslerin sakladığını. (Mümin, 19)

2.Kalbe inen bilginin aklen okunmasına, bilinmesine ilişkin ayetler:

Yeryüzünde hiç dolaşmadılar mı ki, kalpleri olsun da onunla akıllarını çalıştırsınlar, kulakları olsun da onlarla duysunlar. Şu bir gerçek ki, kafadaki gözler kör olmaz ama göğüslerin içindeki gönüller körleşir. (Hacc, 46)

Kalbe inen bilgidir. “Kalpleri olsun da onunla akıllarını çalıştırsınlar” demek, bilgi ile akletsinler demektir.

İşte, bilmeyen kimselerin kalpleri üzerine Allah böyle damga vurur. (Rum, 59)

Eğer kişi aklen çalışmaz ve ham düşünce arzu isteklerinin emrine girerse “Bilgisiz” yani cahil olacaktır. Bu kimse, kendi çalışmaması neticesinde kendisini cahil bırakmaktadır. Ayette geçen “Allah böyle damga vurur” ifadesi yaradılışa ve yaradılışla birlikte konulan kanunlara işaret etmekte; yaradılışı Allah böyle dizayn ettiği için kişinin anlayamaz duruma gelmesi “Allah böyle damga vurur” şeklinde anlatılmaktadır.

Allah sizi, dil sürçmesi sonucu, lağv/lakırdı olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığından hesaba çeker... (Bakara, 225)

“Kalplerin kazandıkları”… Kazanılan şey bilgidir. İnsan ya çalışmış bilgi sahibi olmuş ya da tembellik ederek bilgisiz kalmıştır. Herkes kazandığından hesaba çekilir.

Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır. (Bakara, 118)

Bilgiden yoksun/cahil kimseler, cahilce lakırdılar eder. Bilgisizlikleri yani kalpleri birbirine benzemiştir.

...Onlar, kalplerle gözlerin döneceği/yer değiştireceği günden korkarlar. (Nur, 37)

Sonraki yaratmada etten kemikten oluşan bu bedenimizle olmayacağımız aşikar. Bu ayet sonraki yaratmada bugün olduğu gibi kafa gözlerimiz ile değil, bilgi ile göreceğimize işaret etmektedir.

Daha önceki makalelerimizde belirttiğimiz gibi “İman” aklen edinilen sosyal bilgidir. Aşağıdaki ayetlerde bu hususa işaret edilmektedir:

Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir... (Hucurat, 14)

“İmanın kalplere girmemiş olması”, henüz aklen çalışılmadığını bu sebeple de sosyal bilgiye/imana vakıf olunmadığını anlatır.

Ey resul! kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla "inandık" diyenlerin küfürde yarışırcasına koşanları seni üzmesin… (Maide, 41)

“Kalplerin inanmaması”, kişinin ham düşünce arzu ve isteklerinin tesirinde olduğunu çalışıp bunları temizlemediğini ve bilgi sahibi olmadığını anlatır.

Her kim imanından sonra Allah'a küfür eder, kalbi iman ile yatışmış halde iken... (Nahl, 106)

“Kalbi iman ile yatışmak”, çalışarak kazanılan bilgiler ile kişinin soru işaretlerini yanıtlaması ve tatmin bulması demektir.

...Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir ruhla desteklemiştir... (Mücadile, 22)

Allah onları ham düşünce arzu ve isteklerinden temizleyerek bilgi sahibi yapmaya karar vermiş ve bu sebeple onları kendisinden bir ruhla/bilgiyle desteklemiştir.

Yukarıda anlattığımız kalbe inen bilginin aklen okunması, “Kur’an” ve “İkra” kelimelerinin sözcük anlamlarına da uygundur. Her iki kelime de k-r-e kökünden gelmekte olup “Okumak” anlamına gelir. Ancak bu okumak bir kitabı alarak kelimeleri cümleleri gözle okumak anlamında değil, ham düşünce arzu ve istekler ile mücadele edip aklederek okumak yani öğrenmektir. Bunları Zikir ve Kur’an makalelerimizde belirtmiştik. Kalbe inen bilginin aklen okunması olarak açıkladığımız yukarıdaki hususlar, Zikir ve Kur’an makalelerimizde belirttiğimiz hususların ayrıntılı açıklamalarıdır.

Nefsin ürettiği kötü arzu ve isteklerin okunması için ise hiçbir çaba gerekmez. Nefs sürekli kötülüğü emreder ve çalışmayan bir insan ham düşünce arzu ve isteklerin tesiri altında cahil kalarak şeytan olur.

İnsanın kendisiyle mücadelesinin nihai amacı İslam’a girmektir/güvene girmektir.

"Yalnız bi kalbin selim/selim bir kalple Allah'a varan kurtulur." (Şuara, 89)

Selim kelimesi İslam kelimesi gibi s-l-m kökündendir. “Selim bir kalple Allah’a varmak”, tüm soru işaretlerinden sonra tatmin olmuş bir kalple Allah’a varmak, demektir.